Kansızlık, genel anlamıyla bir kişinin bedeninde yeterli kan olmaması durumudur. Aslında sorun kanın değil kanın içersindeki bazı hücrelerin yetersizliği, az olması sorunudur. Çünkü kan dediğimiz yaşamsal sıvı su gibi homojen bir sıvı değildir. İçersinde temel olarak iki ayrı kısma sahiptir. Serum denilen sıvının içersinde çok değişik hücrelerin yer aldığı bir karışımdır kanımız. İşte bu hücre topluluğunun içersindeki alyuvar, kırmızı küre ya da eritrosit dediğimiz hücreler kanın en önemli hücreleridir. Eritrositlerin sayıca azlığı, şekil olarak yapısal bozukluğu, sayısı yeterli hatta fazla bile olsa zayıf, içlerinin boş gibi olması gibi durumlar hep kansızlık anlamına gelmektedir.
Toplumda en sık görülen kansızlık tipi Demir eksikliğine bağlı olan anemidir. Türk toplumunda farklı araştırma sonuçları yayınlansa da genel olarak demir eksikliğinin % 85 oranında olduğu düşünülebilir. Demir eksikliği tüm yaş gruplarında özellikle 6-24 aylar arasında bebek ve çocuklarda aneminin en yaygın nedeni olarak kabul edilmektedir.
Demirin, insan organizmasında yaygın olarak kullanılması nedeni ile eksiklik durumlarında tüm sistemler etkilenmekte ve pek çok sistemik belirtiler ve klinik bulgular ortaya çıkmaktadır. Çocuklardaki demir eksikliğinin klinik bulguları erişkinlerden farklılık göstermektedir ve özellikle anemi dışındaki etkileri ön plana çıkmaktadır. Ayrıca büyümenin hızlandığı dönemlerde daha sık görülmekte, beslenme biçimi, sosyoekonomik durum ve geçirilmiş enfeksiyonlar oluşumuna katkıda bulunmaktadır.
Demir Eksikliği Nedenleri
Doğum Öncesine Ait:
Prematürelik
İkiz veya çoğul gebelik
Placenta sorunları
Diğer kanama nedenleri
Doğum Sonrasına Ait
Beslenme yetersizliği
Ek besinlere geç başlama
Aşırı inek sütü kullanımı
Vejeteryan ve semivejeteryan beslenme
Zayıflama rejimleri, yeme bozuklukları
Emilim bozuklukları
Kronik ishaller
Kronik enfeksiyonlar
Sindirim sistemi anomalileri
Malabsorbsiyon
Demir gereksiniminin arttığı durumlar
Akut veya kronik kan kaybı
Paraziter enfeksiyonlar
Hızlı büyüme dönemleri
Demir eksikliği anemisinde eritrositler hem yapı olarak küçülmüş hem de içerikleri zayıftır. Bu nedenle hücreler asıl görevlerini yerine getirme konusunda yetersizlik sorununu doğurmaktadırlar.
Tedavi
En sık kullanılan tedavi biçimi günde 3 mg/kg elementel demirin ağızdan, yemeklerden en az yarım saat önce alınmasıdır. iki yaştan küçük bebeklere sabah kahvaltısından yarım saat önce tek doz olarak verildiğinde iyi sonuç alınmaktadır. İki yaşından büyük çocuklarda 2-3 doz biçiminde yemeklerden önce verilmesi önerilmektedir. Ferröz sülfat en sık kullanılan demir tuzu olmakla birlikte mide barsak sistemi üzerine yaptığı tahriş edici etkileri nedeniyle diğer ferröz tuzlar da seçilebilmektedir.
Demirin ağızdan günlük verilmesi sonucu emilimin her gün istenilen düzeyde olmadığı bildirilmektedir. Bir gün önce alınan yüksek miktardaki demirin ertesi gün alınan demirin emilimini azalttığı ve mukozal blok etkisine yol açtığı düşünülmektedir. Bu nedenle haftada bir ya da iki kez yüksek demir dozlarıyla tedavi denenmiş ortaya çıkan net etkinin günlük tedaviden farklı olmadığı ve uyumun daha iyi olduğu ve yan etkilerin de daha az olduğu görülmüştür. Ayrıca demir tuzlarıyla tedaviye uyumsuzluk ya da yan etkiler oluştuğunda demir emilimini bozmayan yiyeceklerle birlikte verilmesi ya da miktarının azaltılması önerilmektedir.
Demirin emiliminin hızı aneminin ağırlığına da bağlıdır. Tedavinin ilk ayında özellikle en yüksek değerlere ulaşmaktadır. Bir aylık tedavi sonucunda hemoglobinde 1 g/dl’lik artış sağlanmışsa üç-dört ay daha sürdürülerek demir depoları doldurulmalıdır. Anemi, hücrelerin zayıflığı, eritrosit serbest porfirin düzeyleri ortalama üç ayda düzelmektedir.
Ağır anemide bir-iki hafta içinde yeni hücre yapım artışı şeklinde yanıt görülmekle birlikte hafif anemide beklenilen düzeyler elde edilmeyebilir. Ağır demir eksikliğinde tedaviden 24 saat sonra kemik iliğinde değişiklikler görülebilmektedir.
Aşırı demir yüklenmesine neden olmamak için beş aydan daha fazla demir kullanılmamalıdır.
Demir eksikliği anemisinin yeniden gelişmemesi için nedene yönelik önlemler alınmalı, demirden zengin besinlerin kullanılması, demir emilimini bozan süt, çay ve kepekli gıdaların demir preparatları ile birlikte alınmaması, C vitamininden zengin portakal suyu gibi emilimi arttırıcı besinlerle verilmesi sağlanmalıdır.
Ağızdan verilen demir tedavisine yanıt alınamadığı durumlarda aşağıdaki olasılıklar düşünülmelidir:
1. Tedaviye uyumsuzluk ya da ilacın yanlış kullanımı,
2. Kan yitiminin sürmesi,
3. Tedavinin yeterince sürdürülmemesi,
4. Mide asidini yükselten ilaçların kullanımı,
5. Yanlış tanı.
Çok ender durumlarda çocuklarda tek başına demir tedavisi yerine ağır anemiyi düzeltmek için kan transfüzyonları yapılmaktadır.
Demir Eksikliği Anemisinden Korunma
Yaşamın ilk altı ayında demir eksikliğinin önemli nedenlerinden biri demir depolarının yetersiz olmasıdır. Fetüsün ağırlığı ve gebelik yaşı ile serum demiri arasında doğru bir orantı bulunur. Gebelikte gelişen hafif-orta derecedeki anemide, fetal demir düzeyi etkilenmez. Ancak ağır anemide (Hb’nin 7 g/dl’nin altında ise) yenidoğanın demir düzeyleri etkilenmektedir. Prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerin demir depoları miadında doğan bebeklerden daha düşük, büyümeleri ise daha hızlıdır. Demir depoları erken tükeneceği için bu bebeklerde anne sütüyle beslenmeye iki ya da üçüncü ayda demir eklenmelidir. Ek gıdalara başlandığında ise kesinlikle demir yönünden zengin besinlerde verilmelidir.
Yaşamın ikinci altı ayında demir eksikliğinin temel nedeni hızlı büyümeyle birlikte diyette demirin yetersiz bulunmasıdır. Bu dönemde bebeğin demir gereksinimleri çocuğun gelişimine uygun olarak yiyebileceği demirden zengin besinlerin verilmesiyle karşılanabilir.
Oyun çocukluğu döneminde (bir-üç yaş) ana sorun aşırı süt tüketimidir. “Milkakolik sendrom” da denilen bu durumda sütün çocuğun açlığını oldukça kolay bir biçimde bastırması nedeniyle şişenin sonuna kadar içilmesiyle karakterizedir. Diyetin büyük bir kısmını oluşturması nedeniyle de diğer demirden zengin besinlerin alımını da engellemektedir. Bütün süt çeşitleri, keçi sütü ve soya sütü de dahil demir çok az içermeleri yanında demir emilimlerinin yetersiz olmaları nedeniyle günde 500 ml den fazla tüketilmemelidir.
Okul öncesi (4-7 yaş) ve okul çocukluğu (7-12 yaş) döneminde demir eksikliği anemisi az görülmekle birlikte okul çocukluğu dönemindeki çocuklarda daha çok beslenme hataları dışındaki nedenler; mide barsak hastalıkları (peptik ülser, kronik inflamatuvar barsak hastalıkları, reflü ösefajiti vb.) sık görülmektedir. Bu çocuklarda ısrar eden demir eksikliği anemisi durumlarında ayrıntılı araştırma gerekmektedir.
Ergenlik döneminde (12-18 yaş) hızlı büyümenin yanında özellikle genç kızlarda menstrüasyonla kan kaybı, vejeteryan ve semivejeteryan beslenme biçimi, yetersiz besin alımı, zayıflama rejimleri, yeme bozuklukları (anoreksia nervosa vb.) de eksikliğinin sık görülmesine neden olmaktadır.
Bu bilgilerin ışığı altında birkaç basit kuralın uygulamaya konulmasıyla çocuklarda demir eksikliğini önlenebilir.
Dr.Ruhi Çakır